Kaygı ile Başa Çıkmanın Bilimsel Yolları: Günlük Hayatta Uygulanabilir 5 Etkili Yöntem

Günümüz dünyasında kaygı, neredeyse herkesin zaman zaman mücadele ettiği bir duygu haline geldi. İş, okul, ilişkiler ya da belirsizliklerle dolu bir geleceğe dair düşünceler kaygı duygusunu tetikleyebiliyor. Özellikle yoğun yaşam temposuna sahip şehirlerde yaşayan bireyler için kaygı seviyeleri daha yüksek olabiliyor. İzmir’in kalbinde hizmet veren bir Alsancak psikolog olarak, bu yazıda sizlere günlük hayatta kolayca uygulayabileceğiniz, bilimsel olarak desteklenmiş 5 etkili kaygı yönetim yönteminden bahsedeceğim.


Kaygı Nedir?
Kısaca kaygı, gelecekte olabilecek tehditlere karşı duyulan doğal bir alarm sistemidir. Ancak bu alarm sistemi gerektiğinden fazla çalıştığında, hayat kalitemizi düşürebilir. Aşırı kaygı, uyku problemleri, konsantrasyon güçlükleri ve sosyal hayattan çekilme gibi sorunlara yol açabilir. Alsancak psikolog ofisimizde, danışanlarımızla yaptığımız görüşmelerde sıklıkla aşırı kaygı düzeyleriyle baş etmenin yollarını keşfetmeye çalışıyoruz.


Kaygı ile Başa Çıkmanın 5 Bilimsel Yolu
1. Bilinçli Farkındalık (Mindfulness) Uygulamaları
Araştırmalar, bilinçli farkındalık tekniklerinin kaygı seviyelerini önemli ölçüde azalttığını göstermektedir. Mindfulness, kişinin anda kalmasına ve geleceğe yönelik endişelerden uzaklaşmasına yardımcı olur. Günde sadece 10 dakika nefes odaklı meditasyon yapmak, kaygı üzerinde büyük bir fark yaratabilir. Alsancak psikolog merkezimizde, bireysel seanslarda bu tür egzersizlere sıklıkla yer veriyoruz.
2. Fiziksel Aktiviteyi Artırmak
Spor yapmak, beyinde endorfin salgılanmasını tetikler ve bu da doğal bir şekilde kaygı seviyelerinin düşmesine yardımcı olur. Yürüyüşe çıkmak, bisiklete binmek ya da yoga yapmak gibi basit aktiviteler bile kaygı yönetiminde etkilidir. Özellikle Alsancak sahilinde yapılan kısa bir yürüyüş, hem fiziksel hem de zihinsel rahatlama sağlayabilir.
3. Gerçekçi Düşünme Alıştırmaları
Kognitif Davranışçı Terapi (CBT) tekniklerine dayanan bu yöntem, kaygı yaratan düşüncelerin gerçekçi bir şekilde değerlendirilmesini sağlar. “Bu gerçekten olacak mı, yoksa zihnim mi felaket senaryosu üretiyor?” sorusunu kendinize sormak, kaygı seviyenizi düşürmenin ilk adımıdır. Bir Alsancak psikolog desteğiyle yapılan seanslarda, bu tarz sorgulayıcı düşünme yöntemleri üzerinde derinlemesine çalışılır.
4. Uyku Hijyenine Dikkat Etmek
Yetersiz uyku, kaygı seviyelerini artıran en önemli faktörlerden biridir. Yatmadan önce ekrandan uzak durmak, düzenli bir uyku saatine sahip olmak ve uyumadan önce gevşeme egzersizleri yapmak kaygı üzerinde pozitif etkiler yaratır. Alsancak psikolog ofisimizde, özellikle uyku problemleriyle bağlantılı kaygı yaşayan bireylere özel uyku protokolleri öneriyoruz.
5. Profesyonel Destek Almak
Zaman zaman, kendi başımıza kaygı ile baş etmek zor olabilir. Böyle durumlarda profesyonel bir destek almak, hem süreci hızlandırır hem de uzun vadede etkili sonuçlar doğurur. İzmir’de yaşayanlar için, bir Alsancak psikolog ile çalışmak, hem güvenli bir ortamda duyguları ifade etmek hem de kişiye özel çözüm yolları geliştirmek anlamına gelir. Özellikle yoğun ve kronik kaygı yaşayan bireyler için terapi, hayat kalitesinde gözle görülür iyileşmeler sağlar.


Alsancak Psikolog Desteği ile Kaygıyı Yenmek Mümkün


Alsancak, İzmir’in hem en hareketli hem de en huzurlu köşelerinden biri. Burada bir psikolog desteği almak, sadece kaygı ile baş etmek için değil, aynı zamanda kişisel gelişim için de büyük bir fırsattır. Alsancak psikolog merkezimizde, her bireyin ihtiyacına özel terapi planları hazırlanmakta ve kaygı yönetimi konusunda bilimsel yöntemler ışığında ilerlenmektedir.
Unutmayın, kaygı hayatın bir parçası olsa da onun kontrolü tamamen sizin elinizde olabilir. Eğer kaygı duygusu hayatınızı yönetmeye başladıysa, bir adım atmanın tam zamanı! Alsancak psikolog ofisimizde, sizi daha huzurlu bir yaşama doğru yolculuğa davet ediyoruz. 

ACg8ocJqtnnMas xq0di3t9egUiVm Lq5Y7fvZqfSjcukBaMVpU =s40 p moYanıtlaYönlendirTepki ekle

Fobi: Korkunun Bilinmeyen Yüzü

Hepimiz zaman zaman bir şeylerden korkarız. Korku, tehlikelere karşı hayatta kalmamızı sağlayan doğal bir tepkidir. Ancak bazı insanlar, belirli nesnelere, durumlara ya da olaylara karşı mantık dışı ve aşırı derecede bir korku yaşarlar. Bu yoğun korkuya “fobi” denir. Fobiler, kişilerin günlük yaşamlarını ciddi şekilde etkileyebilir ve bu nedenle bir tür psikolojik rahatsızlık olarak değerlendirilir. Peki, fobi tam olarak nedir, nasıl gelişir ve nasıl tedavi edilir? Bu yazıda, fobileri daha yakından inceleyelim.

Fobi Nedir?

Fobi, belirli bir duruma, nesneye ya da olaya karşı duyulan yoğun, mantık dışı korku olarak tanımlanır. Fobisi olan insanlar, bu korkuyla başa çıkmakta zorlanırlar ve korku yaratan durumlardan kaçınmak için büyük çaba harcarlar. Fobiler, genellikle erken yaşlarda başlar ve tedavi edilmediğinde zamanla daha da şiddetlenebilir. Fobiyi, sadece bir “korku” ile karıştırmamak önemlidir. Korku, genellikle somut bir tehlikeye karşı verilirken, fobi daha çok mantık dışı bir korkudur.

Fobi Türleri:

Fobiler, genellikle iki ana kategoriye ayrılır:

1. Spesifik Fobiler (Basit Fobiler): Bu tür fobiler, belirli bir nesne ya da durumla ilişkilidir. Örneğin, yılan korkusu (ofidiofobi), yükseklik korkusu (akrofobi) ya da kapalı alan korkusu (klostrofobi) gibi. Bu fobiler, genellikle günlük hayatın belirli alanlarını etkiler ve kişinin sadece fobi nesnesiyle karşılaştığında tetiklenir.

2. Sosyal Fobiler (Sosyal Anksiyete Bozukluğu): Sosyal fobiler, kişinin başkalarının önünde yargılanma ya da küçük düşme korkusunu yaşadığı durumlardır. Sosyal ortamlarda yoğun kaygı ve korku hissi oluşur. Örneğin, topluluk önünde konuşma korkusu (glossofobi) sosyal fobiler arasında yer alır. Sosyal fobi, kişiyi sosyal izolasyona itebilir ve yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir.

Fobilerin Nedenleri:

Fobilerin kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, birçok faktörün etkili olduğu düşünülmektedir:

– Genetik Yatkınlık: Bazı araştırmalar, fobilerin genetik faktörlerle ilişkili olabileceğini göstermektedir. Ailede anksiyete bozukluğu olan kişilerde fobi gelişme riski daha yüksek olabilir.

– Çevresel Faktörler: Korkutucu bir deneyim yaşamış olmak, fobi gelişiminde etkili olabilir. Örneğin, çocukken bir köpek tarafından ısırılan birinin köpek fobisi geliştirme olasılığı yüksektir.

– Biyolojik Etkenler: Beyindeki kimyasal dengesizlikler ve özellikle amigdala adı verilen bölgedeki işlev bozuklukları, fobilerin oluşumunda rol oynayabilir.

Fobiler Nasıl Teşhis Edilir?

Bir kişinin fobisi olup olmadığını belirlemek için, psikolog ya da psikiyatrist tarafından yapılan bir değerlendirme gereklidir. Teşhis sürecinde şu faktörler göz önünde bulundurulur:

– Kişinin korkusu mantık dışı ve aşırı mı?
– Korku, günlük yaşamını etkiliyor mu?
– Korku nesnesi ya da durumundan kaçınma davranışları gösteriyor mu?

Bu sorulara verilen yanıtlar, fobi teşhisi için önemli ipuçları sağlar.

İzmir Alsancak Fobi Tedavisi:

Fobiler, uygun tedavi ile büyük ölçüde kontrol altına alınabilir. Tedavi genellikle psikoterapi ve bazen ilaç desteği ile yapılır.

1. EMDR Terapisi ve Fobi: EMDR terapisi sırasında, birey göz hareketleri ya da farklı bir uyarana odaklanırken, fobiyle ilişkili travmatik anıları ve korkuları zihinsel olarak yeniden işler. Bu süreç, beyindeki olumsuz duyguların etkisini azaltır ve kişi, fobiyle daha rasyonel ve dengeli bir şekilde başa çıkabilir hale gelir. 

2. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Fobilerin tedavisinde en yaygın kullanılan terapi yöntemidir. Bu terapi, kişinin korkularını mantıklı bir şekilde değerlendirmesini ve fobi nesnesiyle yüzleşmesini sağlar. Örneğin, yükseklik korkusu olan bir kişi, BDT ile adım adım yüksek yerlere çıkma pratiği yaparak korkusunu kontrol altına alabilir.

3. Maruz Bırakma Terapisi: Bu terapi türü, kişinin korku duyduğu nesne ya da durumla kademeli olarak karşılaştırılmasını içerir. Zamanla, kişi bu duruma daha az tepki vermeye başlar.

4. İlaç Tedavisi: Bazı durumlarda, özellikle sosyal fobilerde, anksiyete düzeyini azaltmak için ilaç tedavisi kullanılabilir. Antidepresanlar ya da beta blokerler, bu tedavi sürecinde tercih edilen ilaçlar arasındadır.

Fobilerle Baş Etmek İçin İpuçları:

– Destek Alın: Fobilerle tek başınıza başa çıkmaya çalışmak zor olabilir. Bir uzmandan profesyonel yardım almak, korkularınızı kontrol altına almanıza yardımcı olabilir.
– Küçük Adımlarla İlerleyin: Fobi nesnesine ya da durumuna maruz kalmak zorlayıcı olabilir, bu yüzden küçük adımlarla ilerlemek önemlidir. Kendinize sabırlı olmayı hatırlatın.
– Gevşeme Tekniklerini Kullanın: Derin nefes alma, meditasyon ve yoga gibi gevşeme teknikleri, fobi ile başa çıkmada etkili olabilir. Bu teknikler, anksiyete seviyesini azaltabilir.
– Pozitif Düşünceler Geliştirin: Fobiyle karşılaştığınızda olumsuz düşünceler yerine, pozitif düşüncelere odaklanmaya çalışın. “Bu durum tehlikeli değil” ya da “Bunun üstesinden gelebilirim” gibi kendinize güven verici ifadeler kullanmak yardımcı olabilir.

Fobiler, hayatı zorlaştıran ancak doğru tedavi ve destek ile üstesinden gelinebilecek durumlardır. Eğer belirli bir nesne ya da duruma karşı aşırı ve mantıksız bir korku yaşıyorsanız, bu korkularla tek başınıza baş etmeye çalışmak yerine bir İzmir Alsancak psikolog uzmandan destek almak, hayat kalitenizi artırmada büyük bir fark yaratabilir. Unutmayın, fobiler tedavi edilebilir ve kontrol altına alınabilir rahatsızlıklardır. Kendi korkularınızı yönetmek, hayatınızın kontrolünü geri almanıza yardımcı olabilir.

İzmir Psikolog Seans Ücretleri Neye Göre Değişkenlik Gösteriyor?

Psikolojik destek almak, bireylerin ruh sağlığını koruma ve geliştirme sürecinde oldukça önemli bir adımdır. İzmir gibi büyük şehirlerde İzmir psikolog seans ücretleri, birçok farklı faktöre göre değişiklik gösterir.

1. Psikolog Seans Ücretlerini Belirleyen Faktörler

Uzmanlık ve Deneyim: Psikoloğun eğitimi ve mesleki tecrübesi seans ücretlerini önemli ölçüde etkiler. Örneğin, lisans mezunu bir psikolog ile yüksek lisans yapmış veya belirli alanlarda (örneğin, EMDR terapisi, bilişsel davranışçı terapi) uzmanlaşmış bir psikolog arasında ücret farkı olabilir. Ayrıca, uzun yıllar boyunca terapi deneyimine sahip olan psikologlar, yeni mezun meslektaşlarına göre genellikle daha yüksek ücret talep ederler. Deneyime sahip bir psikoloğun seans ücreti, daha yeni mezun bir psikoloğa kıyasla önemli ölçüde daha yüksek olabilir.

Seans Süresi ve Formatı: Psikoterapi seansları genellikle 45-50 dakika arasında sürer, ancak bazı terapistler 60 dakika veya daha uzun seanslar sunabilir. Uzun süreli seanslar, genellikle daha yüksek ücretlendirilir. Ayrıca, seansların bireysel mi yoksa çift veya aile terapisi mi olduğuna bağlı olarak da fiyatlar değişiklik gösterir.

Ofisin Konumu: Psikoloğun ofisinin bulunduğu yer, İzmir’de psikolog seans ücretlerini etkileyen önemli bir faktördür. İzmir’in merkezi ve prestijli semtlerinde (Alsancak psikolog, Karşıyaka, Bornova gibi) ofis açan psikologlar, daha yüksek seans ücretleri talep edebilirler. Şehir merkezinden uzak bölgelerde ise daha uygun fiyatlı seçenekler bulunabilir.

Terapinin Türü: Farklı terapi türleri de ücretlerde farklılık yaratır. Bireysel terapi genellikle en yaygın olanıdır ve çift terapisi, aile terapisi gibi grup terapilerine göre daha uygun fiyatlı olabilir. Bununla birlikte, uzmanlık gerektiren ve daha derin çalışma gerektiren terapiler (örneğin, travma terapisi, cinsel terapi, oyun terapisi) daha yüksek ücretlerle sunulabilir.

Online ve Yüz Yüze Seanslar: Son yıllarda özellikle pandemi döneminde yaygınlaşan online terapi hizmetleri, yüz yüze terapilere kıyasla daha esnek ve bazen daha uygun fiyatlı olabilir. Online terapi, ulaşım süresi ve maliyeti gibi faktörleri ortadan kaldırarak hem danışanlar hem de terapistler için avantajlar sağlayabilir. Ancak, bazı psikologlar online seansları yüz yüze seanslarla aynı fiyatlandırmada sunar.

İzmir’de 2024 Yılında Psikolog Seans Ücretleri

2024 yılı itibariyle İzmir’de psikolog seans ücretleri geniş bir yelpazede yer alıyor. Ortalama seans ücretleri 600 TL ile 4000 TL arasında değişiyor. Ancak bu fiyat aralığının üzerinde veya altında olan seçenekler de bulunabiliyor.

Yeni Mezun Psikologlar: Genellikle 600 TL ile 800 TL aralığında seans ücreti talep ederler. Bu psikologlar, mesleklerinin başında olup daha fazla danışan kazanmak adına uygun fiyatlı hizmet sunabilirler.

Orta Seviye Deneyimli Psikologlar: 800 TL ile 1500 TL arasında seans ücretleri talep eden bu psikologlar, birkaç yıllık deneyime sahip olup çeşitli uzmanlık alanlarına yönelmiş olabilirler.

Uzman ve Deneyimli Psikologlar: 2000 TL ve üzeri ücret talep eden bu terapistler, uzun yıllara dayanan deneyim, özel eğitimler ve uzmanlıklarla donanmışlardır. EMDR, Bilişsel Davranışçı Terapi, Oyun Terapisi gibi alanlarda uzmanlaşmış psikologlar bu ücret aralığında hizmet sunabilirler.

Kayıp ve Yas: Yasın Yolculuğu ve İyileşme Süreci

Hayat, sevinçler kadar kayıplarla da doludur. Bazen beklenmedik bir anda, bazen de zamanın kaçınılmaz getirdikleriyle yüzleşiriz. Sevdiğimiz birini, bir ilişkiyi, sağlığımızı ya da önemli bir yaşam biçimini kaybetmek, derin bir keder ve boşluk hissi yaratabilir. İşte bu duygusal süreç, ‘yas’ olarak adlandırılır. Yas, kaybın ardından gelen doğal ve evrensel bir deneyimdir. Ancak, her bireyin yas süreci benzersizdir ve bu süreç, yalnızca kaybı kabul etmek değil, aynı zamanda hayatımıza devam edebilmek için gereken duygusal iyileşmenin de bir parçasıdır.

Yas Nedir?

Yas, bir kaybın ardından yaşanan karmaşık bir duygu durumudur. Bu kayıp, bir yakının ölümü gibi somut bir kayıp olabileceği gibi, bir ilişkinin sona ermesi, bir hayalin yıkılması veya sağlığın bozulması gibi soyut kayıplar da olabilir. Yas, kaybın ardından gelen üzüntü, öfke, inkar, suçluluk, boşluk ve nihayetinde kabul gibi duyguların iç içe geçtiği bir süreçtir.

Yas, sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir deneyimdir. Toplumun ve kültürün yas tutma biçimleri, bu süreci nasıl yaşadığımızı ve başa çıktığımızı etkileyebilir. Bazı kültürlerde yas, ritüeller ve toplu anmalarla dışa vurulurken, bazı kültürlerde daha içsel ve bireysel bir süreç olarak yaşanır.

Yas Sürecinin Evreleri:

Yas süreci genellikle beş evreyle tanımlanır, ancak bu evrelerin sıralaması ve yaşanma biçimi her birey için farklı olabilir:

1. İnkar: Kaybın hemen ardından gelen bu evrede, kişi gerçeği kabullenmekte zorlanır. “Bu olamaz, böyle bir şey başıma gelmiş olamaz,” gibi düşünceler yaygındır.

2. Öfke: Kaybın ardından duyulan acı, genellikle öfke olarak dışa vurulur. Bu öfke, kaybın nedenlerine, kendimize ya da hatta kaybettiğimiz kişiye yöneltilebilir.

3. Pazarlık: Bu evrede kişi, kaybı geri getirmek ya da acıyı hafifletmek için kendi iç dünyasında pazarlık yapmaya başlar. “Eğer şunu yapsaydım, bu olabilirdi,” gibi düşüncelerle geçmişi sorgulama yaygındır.

4. Depresyon: Kaybın ardından gelen keder, yoğun bir boşluk ve ümitsizlik duygusuna dönüşebilir. Bu evrede kişi, kaybın ağırlığını derinden hisseder.

5. Kabul: Son evrede, kişi kaybı kabul eder ve yavaş yavaş bu yeni duruma uyum sağlamaya başlar. Yas sona ermez, ama hayatın devam ettiği gerçeğiyle barışılır.

Yasın Fiziksel ve Duygusal Etkileri:

Yas sadece duygusal bir süreç değildir; aynı zamanda fiziksel belirtiler de gösterebilir. Uykusuzluk, iştah kaybı, enerji eksikliği, baş ağrıları gibi belirtiler, yasın fiziksel etkileri arasında sayılabilir. Bu süreçte stres hormonu seviyelerinin yükselmesi, bağışıklık sistemini zayıflatabilir ve kişi hastalıklara karşı daha hassas hale gelebilir.

Duygusal olarak ise kişi kendini suçluluk, umutsuzluk, boşluk ve hatta değersizlik hisleri içinde bulabilir. Bu duygular, zaman zaman depresif bir duruma evrilebilir ve bu noktada profesyonel destek almak önemli hale gelebilir. Yas sürecinde kişinin kendine karşı anlayışlı olması ve bu duyguların normal olduğunu bilmesi, iyileşme sürecini kolaylaştırabilir.

Yasla Başa Çıkma Yöntemleri:

Yasla başa çıkmak kolay değildir, ancak bazı yöntemler bu süreci daha sağlıklı bir şekilde atlatmanıza yardımcı olabilir:

1.Destek Aramak: Yas sürecinde yalnız hissetmek yaygındır. Aile, arkadaşlar ve profesyonel destek bu süreçte en büyük yardımcılarınız olabilir. Kendinizi ifade etmekten çekinmeyin; konuşmak, duygularınızı anlamanıza ve kabul etmenize yardımcı olabilir.

2. Kendinize Zaman Tanıyın: Yas, aceleye getirilebilecek bir süreç değildir. İyileşme zaman alır ve bu süre içinde kendinize karşı sabırlı olmalısınız. Kaybınızı ve duygularınızı kabullenmek zaman alacaktır, bu yüzden kendinize bu süreci yaşama izni verin.

3. Ritüeller ve Anma: Kaybettiğiniz kişiyi ya da durumu anmak, hatıralarını yaşatmak, yas sürecinde size yardımcı olabilir. Bir mektup yazmak, anma törenleri düzenlemek veya bir hatıra köşesi oluşturmak, kaybettiğiniz şeyin hayatınızdaki önemini sürdürmenize yardımcı olabilir.

4. Sağlıklı Alışkanlıklar Edinmek: Fiziksel sağlığınıza dikkat etmek, yas sürecinde önemli bir destektir. Düzenli egzersiz yapmak, dengeli beslenmek ve yeterince uyumak, hem bedeninizi hem de zihninizi güçlü tutmanıza yardımcı olabilir.

5. Profesyonel Yardım Almak: Yas süreci karmaşık ve zor olabilir. Eğer bu süreçte kendinizi başa çıkılamaz bir durumda hissediyorsanız, bir İzmir yas terapistinden ya da danışmandan destek almak çok faydalı olabilir. Profesyonel yardım, duygusal yükünüzü hafifletmeye ve yas sürecini sağlıklı bir şekilde atlatmanıza yardımcı olabilir.

Yasın Uzun Dönem Etkileri ve İyileşme:

Yas, belirli bir zaman dilimiyle sınırlı bir süreç değildir. Kaybın ardından geçen yıllar bile, belirli dönemlerde yasın yeniden canlanmasına neden olabilir. Önemli tarihler, anılar ya da hatırlatıcılar, kaybı yeniden hissetmenize neden olabilir. Ancak bu, yasın tamamen sona ermediği anlamına gelmez; aksine, bu durumlar kaybı onurlandırma ve onunla yaşamayı öğrenme sürecinin bir parçasıdır.

Yas, hayatınızın bir parçası haline geldiğinde, onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmek, duygusal sağlığınız için önemlidir. Kaybettiğiniz kişiyi, ilişkiyi ya da durumu hatırlamak, yas sürecinin bir parçası olarak hayatınızda yerini alabilir. Bu anılar, sizin bir parçanız haline gelir ve hayatınıza anlam katmaya devam eder.

Yas, insan deneyiminin kaçınılmaz bir parçasıdır ve bu süreçle başa çıkmak, hayatın en zor ama aynı zamanda en öğretici yolculuklarından biridir. Yas süreci boyunca kendinize ve duygularınıza karşı nazik olun, bu sürecin sizi olgunlaştırmasına ve hayata dair daha derin bir anlayış kazandırmasına izin verin. Unutmayın, yas tutmak kaybettiğiniz şeylerin değerini ve hayatınızdaki yerini onurlandırmanın bir yoludur. 

İzmir Psikolog | İzmir Yas Terapisi | Alsancak Psikolog

Panik Atak ve EMDR Terapisi

Korku ve kaygı duyguları her insanın hissettiği temel duygulardandır. Beynimiz herhangi bir gerçek tehdit içeren durumu algılar, sempatik sistemimiz devreye girerek bizi o tehlikeden korumak için savaş ya da kaç mekanizmasını devreye sokar ve kendini korumaya alır.
Panik atak ise, kişinin gerçek bir tehdit olmamasına rağmen duyduğu yoğun korku duygusu yaşaması durumudur. Panik atakta gerçek bir tehdit faktörü yoktur ve kişi yoğun korku ve kaygı duygusunu en üst seviyede hisseder, bu duygulara rahatsızlık verici beden duyumları (hızlı kalp atması, nefes almada güçlük, terleme, titreme, baş dönmesi vb.) da eklenir. Panik atak dakikalar içinde zirveye ulaşır ve bedensel belirtiler ile kendini gösterir.

Panik Atak Belirtileri:

  • Kalpte çarpıntı ,kalbin hızlı atması
  • Göğüs ağrısı, göğüste sıkışma hissi
  • Nefes darlığı ya da boğulma hissi
  • Baş dönmesi, sersemlik, baygınlık hissi
  • Uyuşma ya da karıncalanma
  • Üşüme, ürperme ya da ateş basması
  • Bulantı, karın ağrısı
  • Titreme, sarsılma hissi
  • Kendisinin veya etrafının değişiyor algısı, kendine ve etrafa yabancılaşma
  • Kontrolünü kaybetme veya çıldırma korkusu
  • Ölüm korkusu

Bu belirtiler kişinin kaygılı olduğu bir anda ortaya çıkabileceği gibi, kişinin sakin olduğu bir durumda da bir anda bastırabilir.
Yoğun korku duygusu ve bedensel belirtiler ile birlikte kişi aklını yitirme korkusu, ölüm korkusu gibi duyguları da yoğun yaşamaya başlar. İlk panik atak sonrası, “ya bir daha panik atak yaşarsam” düşüncesi ile de korkular ve ataklar tetiklenebilir. Panik atak ile kimse aklını yitirmez ve kimse ölmez.

Panik atak ile birlikte kişinin yaşam kalitesi düşmeye başlar ve kaçınma davranışları ortaya çıkabilir. Dışarı çıkmak istememe, kapalı ortamlarda bulunmaktan kaçınma, spor ve cinsellikten uzak durma gibi kaçınma davranışları ortaya çıkabilir. En başlarda kişi kendine ne olduğunu tam anlayamadığı için fizyolojik bir rahatsızlık yaşadığını düşünerek sık sık doktora, acile gitme gibi bir örüntü içine girer.

Panik atakta o an için gerçek bir tehdit durumu olmamasına rağmen kişinin yaşam öyküsüne bakıldığında, stresli ve olumsuz yaşam deneyimlerinin fazla olduğunu görebiliriz. Geçmiş olumsuz yaşam olayları ve stres ile baş edilemeyen noktada artık beden uyarı verir ve panik atak semptomları ortaya çıkmaya başlar. Yani stresli ve olumsuz yaşam olaylarının panik atak rahatsızlığına yol açabileceğini söyleyebiliriz.

EMDR Terapisi ile Panik Atak Tedavisi:

Öncelikle panik atakların kendisinin kişide bıraktığı olumsuz düşünce, duygu ve beden duyumlarının ve öncesinde yaşanmış olumsuz yaşam olaylarının duyarsızlaştırılması ve yeniden işlemlenmesi ile semptomlar yavaş yavaş ortadan kalmaya başlar. Panik atak, EMDR terapisi ile kısa sürede iyileşme ile sonuçlanmaktadır.

İzmir Psikolog| İzmir Panik Atak Tedavisi| EMDR İzmir

İnsan Neden Aldatır ? İzmir Psikolog

      Neden aldatırız? Aslında bu sorunun bir çok cevabı olduğunu söyleyebiliriz. Seanslarda danışanlarımda gözlemlediğime ve literatür araştırmalarına göre bu sorunun cevabını ufacık da olsa sizlerle paylaşmak istedim. 

     Öyledir ki aldatma, kişinin bu terime nasıl bir anlam yüklediği ile ilgili bile değişebilmektedir. Fiziksel tamasa dayalı bir ilişki mi aldatmadır, duygusal bir bağa dayanan mı, yoksa her ikisi de mi ?

Bir ilişkideki doyum; ilişkideki beklentilere, cinselliğe ve duygusal ihtiyaca göre şekillenir genelde. Bu alanlarda karşılanamayan ihtiyaçların olması kişiyi aldatmaya iten faktörlerden olabilmektedir. Genelde aldatma davranışını erkeklerin daha sık yaptığı kanısı olsa da bu davranışa kadınlarda da sıklıkta rastlanabiliyor. 

     Duygusal aldatma, daha çok ilgi eksikliği ve ilişkideki duygusal eksikliten kaynaklanan bir aldatmadır. İlişki içinde ilgi ve sevgi ihtiyacının karşılanmadığını hissetme, karşıdakinin onu anlamaya çalışmadığını düşünme, tek bir tarafın aktif ve motivasyonunun olması gibi nedenleri duygusal aldatma nedenleri arasında sayabiliriz. Bazen de birey cinsel açıdan tatmin olamayabilir, bu durum da genelde kişiyi ilişki dışı bir yolla cinsel doyum ulaşmaya itebilir ve cinsel aldatmaya neden olabilir. 

     Yapılan araştırmalara göre, bağlanma stillerimizin de romantik ilişkilerimiz üzerindeki etkisini biliyoruz. Güvenli bir bağlanma örüntüsü olan kişilerin, kaygılı bağlanma örüntüsü olan kişilere nazaran daha az aldatma davranışı gösterdiği söylenebilir. Tabi ki bu durum o kadar çok dinamiğe bağlıdır ki, bağlanma örüntüsünden, erken çocukluk deneyimlerine, ebeveyn tutum ve yaklaşımlarına göre çok geniş bir yelpazede değerlendirilmesi çok daha işlevsel olmaktadır.

Bireysel Terapi ve Kendi Anlam Arayışınız İçin Psikolog Ecem Çakın Yanınızda. Aldatmak Kişisinin Kendine Verdiği Değersizliğin bir göstergesidir. Hızlı Randevu İçin Hemen Arayınız.

İzmir Psikolog | İnsan Neden Aldatır